Elektronik müzik tarihinde de başlangıç noktası diğer birçok tarih yazımında olduğu gibi tartışmalıdır. Elektronik Müzik, bir Cizvit papazı olan Jean-Baptiste Delaborde’un 1759’da geliştirdiği “Clavecin Electrique”in David Dunn tarafından kullanılması ile başlar. Öte yandan İlhan Mimaroğlu ise ilk olarak ses basamaklarını ve sürelerini sayılara çeviren ve yine bir Cizvit papazı olan Anthanasius Kircher tarafından geliştirilen başka bir buluştan bahseder. Bu iki görüşe karşılık başlangıç noktası olarak Cahill’in Telharmonium’unu veya Leon Theremin’in Theremin’inini kabul edenler de yok değildir. Bu yazımızda kesin bir başlangıç noktası endişesi taşımadan, on dokuzuncu yüzyıl sonundaki isyankâr ruh halini genel hatlarıyla inceleyerek yenilikçi sanatçıların doğmasını ve giderek çoğalmasını sağlayan teknolojik gelişmelere dikkat çekeceğiz. Aynı zamanda müzik hakkındaki katı önyargıları hedef alarak zihinsel bir devrimin tohumlarını atan ve bu atılımı sonraki kuşaklara taşıyan müzisyenlerden, sanatçılardan ve akımlardan söz edeceğiz.
Yenilikçi müzisyen ve sanatçıların yıktığı kalıplardan ve açtığı kapılardan doğan Elektronik Müzik; ilk ortaya çıktığında Arnold Schoenberg, John Cage, Marcel Duchamp, James Joyce, Kandinsky ve Picasso gibi yenilikçi sanatçıların hepsi tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. Geleneğin savunucusu konumundaki akademiler tarafından müzisyen, ressam ya da yazar olarak görünmez; on dokuzuncu yüzyılda sanat tüketicisi olarak adlandırılan burjuva sınıfı tarafından pek ciddiye alınmaz ve kendilerine yabancı buldukları için de halk tarafından ilgi görmezlerdi. Tüm bunlara rağmen bu yenilikçi sanatçılar kendi özgün dillerini yaratarak tüm bu zorluklara karşı direnir. Belki de sanatı sabit kalıplarından kurtarmak istemek, aslında o kalıbı şekillendiren zihniyetten kurtulmak istemektir.