Tarihin En Meşhur Eseri: Mona Lisa

Leonardo da Vinci tarafından yapılmış Mona Lisa portresinin, dünyanın en ünlü resmi olduğunu söyleyebiliriz. Louvre Müzesi;  kurşun geçirmez camı saymazsak 77x53cm’lik küçük boyuttaki Mono Lisa eseri sayesinde her yıl neredeyse altı milyon ziyaretçi ağırlamaktadır. Dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin birkaç saniyeliğine görebilmek için saatlerce beklediği bu şaheser, Napolyon’un Tuileries Sarayı’nda bulunan kişisel yatak odasını süslemiş, Versay Sarayı’nın salonlarına estetik katmış ve son olarak 1911 yılından itibaren 2 yıl kadar da Paris’te sade bir dairede bulunan sandığın içinde saklanmıştır.

Mona Lisa’nın Doğuşu

Şöhreti ve görkeminden bağımsız incelersek, Mona Lisa hayali bir dağ manzarasının önünde oturmuş ve kimliği birkaç yüzyıldır ateşli tartışmalara neden olan genç bir kadının yağlıboya portresidir. Portredeki kadının Da Vinci’nin hayal dünyasının dışında asla var olmadığı düşüncesinde ısrarcı olanların yanı sıra aslında Da Vinci’nin bu tabloda kendisini kadın suretinde tasvir ettiğini öne süren bir kitle de bulunmaktadır. Tüm bu inanışlara karşılık tablodaki kadının ipek tüccarı ve siyasetçi Francesco del Giocondo’nun aristokrat Fransız karısı Lisa Gherardini olduğuna inanılan ve günümüzdeki en yaygın teoriye göre düşünürsek; Giocondo, 1503’te Da Vinci’den  karısının portresini yapmasını istedi fakat eserin tamamlanmış hali hiçbir zaman onun eline geçmedi çünkü Da Vinci yıllarca Mona Lisa’yı yanında taşıdı. Bitirmeden yarım bıraktığı tablo 1519’da ölümü üzerine  çırağı Salai’nin eline geçti. Çırak da tablonun Fountainebleau Sarayı’nda kalması için onu Fransa Kralına sattı. Yıllar sonra tablo XIV. Louis’ye verilen Mono Lisa akabinde yaşanan Fransız Devrimi sırasında Louvre Sarayı’na taşındı.

Mona Lisa’yı çalma girişimi, yaklaşık 750 milyon dolarlık tahmini değerine rağmen çok nadir yaşandı ve “neredeyse” hiç başarılı olmadı.

Fransız bir ressam 22 Ağustos 1911 sabahı, Louvre Müzesi’nde şaheserin bulunduğu Salon Carre’ye girdi ve Mona Lisa’nın yerinde olmadığını fark etti. En başta tablonun, müzedeki başka bir bölümde fotoğrafının çekiliyor olabileceğini düşünen güvenlik görevlileri; kısa bir süre sonra eserin müzede herhangi bir başka yerde olmadığını anladılar. Başlatılan sıkı araştırma-soruşturma yüzünden Louvre’un bir hafta kapalı kalmasının ardından iki yıl boyunca meşhur sanat eserini bulmak adına uluslararası bir takibat yürütüldü.

Sonraki haftalarda Louvre’un, tabloyu sağlam bir şekilde getirene 25.000 frank ödül vereceğini duyurmasına rağmen kimse Mona Lisa’nın nerede olduğuna dair herhangi bir bilgi veremedi. Birçok Fransız gazetesi, hırsızlık olayının ulusal basına yansıması sonucunda Da Vinci’ye ait bu kayıp baş yapıtın izini sürmeye Heryerde dolanan suçlama ve komplo teorilerinde biri de Fransa ile Almanya arasındaki gerilimin Birinci Dünya Savaşı öncesinde iyice yükselmesinden dolayı Fransızları utandırmak adına kimliği belirsiz Amerikalı bir işadamının tabloyu Alman kayzerine elleriyle teslim ettiği yönündeydi. Tüm bu teorilerin üstüne resmin Louvre’dan sadece bir buçuk kilometre uzaklıkta, bir sandığın içinde kilitli tutulduğu ortaya çıktı.

Bir Louvre çalışanı olan hırsız Vincenzo Peruggia; 1913’te eseri, İtalya’nın Floransa kentinde bulunan Uffizi Müzesi’ne satarken yakalandı. Peruggia, Mona Lisa’nın kaybolduğu farkedilmeden iki gece önce süpürge odasına saklanmış ve ertesi sabah da müze açılmadan önce odadan çıkmıştı. Hırsızlığın yaşandığı gün Mona Lisa’nın bulunduğu odanın boşalmasını beklemiş, boşalınca da tabloyu duvardan indirmişti. Sonrasında merdiven boşluğuna girerek tabloyu kıyafetinin altına saklamış ve öylece müzeden çıkıp gitmişti.

Yaptığı hırsızlığın vatanseverlikten dolayı olduğunu söyleyen Peruggia,  aslında İtalya’ya ait olan Mona Lisa’yı gerçek yerine iade etme amacında olduğunu savunmuştu. Suçlunun öne sürdüğü bu savunmayı hesaba katan İtalya mahkemesi, Peruggia’ya yalnızca altı aylık hapis cezası verdi.

Şaheser…

Mona Lisa tablosunun bir şaheser olup olmadığını sorgulamak ne kadar yersizse onu şaheser yapanın ne olduğunu açıklamak da bir o kadar zordur. 

Tabloya bakan birinin ilk olarak gözüne çarpan ve dikkate değer iki nokta vardır:

*Birincisi, portrede resmedilmiş kadının; kendisine bakan izleyicileri takip edebilme gibi sıradışı bir yeteneğe sahip olmasını sağlayan gözleridir. İki boyutlu herhangi bir durağan görüntüye farklı açılardan baktarsak her zaman aynı durumu yaşarız. Sadece Da Vinci resmine özgü olmamasına rağmen bu nitelik izleyicileri her zaman heyecanlandırmış  ve tabloyu da ayırt edici kılmıştır.

* Kadının gizemli gülümsemesi ise tarihteki en ünlü tablonun ikinci dikkat çeken ikinci özelliğidir. Canlı ve neşeliyken aniden kayıtsız ve durgun hale bürünen, gezgin gözleri gibi değişen bu gülümsemenin tabiki de bilimsel bir açıklaması vardır. Tablonun hangi noktasına odaklandığınıza bağlı olarak kadının ifadesini görürsünüz. Mesela eğer kadının gözlerine odaklanırsanız, ağzı görüş alanınızın ucunda kalacağından dolayı yüzünde bir gülümseme görürsünüz. Öte yandan gözlerine değil de dudaklarına odaklanmanız, daha detaylı baktığınız için belli belirsiz bir gülümseme olarak nitelendirmenize neden olacaktır.

Leonardo da Vinci’nin başyapıtı olan Mona Lisa’nın sanatsal değeri kişiden kişiye değişebilir olsa da, küçük portrenin sanat dünyası üzerinde bıraktığı kültürel etki ve gelişimi asla yadsınamaz. Tarihe geçmiş meşhur siyasetçilerin, sporcuların veya herhangi bir ünlünün yüzünden daha çok bilinen  Mona Lisa, yakın gelecekte de pek unutulacak gibi görünmüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir